Ototeknikveri 13 Mart 2017 03:09
1999 yılında Nissan yok olmanın eşiğine gelmiş ve Renault’nun hamlesi sayesinde iflastan dönülmüştü. Fransız üretici Nissan’ın %37 hissesini satın alarak kontrolünü elde etti ve 5.4 milyar dolar ile Nissan’ı kurtardı. Sonrasında Renault yöneticisi Carlos Ghosn tarafından uygulamaya konulan Nissan Yeniden Canlandırma Programı ile Japonya’da kültürel olarak düşünülemeyecek şeyler yapıldı, bazı fabrikalar kapatıldı, küçülmeye gidildi, tedarikçilerle yapılan maliyetli çapraz hissedarlık anlaşmaları bozuldu, çalışan sayısı azaltıldı ve başka önlemler alındı. Program sayesinde kısa sürede Nissan tekrar kar etmeye başladı ve yetenekli tasarımcı Shiro Nakamura’nın rehberliğinde yeniden talep gören otomobiller üretti.
Bu dönemde pek çok model de miyadını doldurmuş ve tamamen piyasadan kaldırılmak ya da yenisi ile değiştirilmek üzereydi. Bunlardan birisi de aile tipi küçük hatchback Almera modeliydi. Model iç kabini çekicilikten uzak ilk nesilden beri oldukça gelişme kaydetmişti. Yeni versiyonda şişman görünüm terk edildi, tasarımı beğenilmeyen arka lambalardan vazgeçildi, bunlar yerine alışveriş torbaları için kancalar ve yük sabitleme ağları gibi pratik çözümlere yer verildi.
Şasi anlamında da başarılı bir iş çıkartıldı ve biraz kısa arka bacak mesafesi dışında bir kusur yoktu. Asıl büyük sorun ise otomobilin Volkswagen Golf ya da Ford Focus gibi bir marka imajına sahip olmamasıydı.
Bunun üzerine Nissan bir kez daha 1970’lerde Cherry ve Sunny gibi markayı satışlarda top 10 listelerine çıkartan modellerle yakaladığı başarıyı yeniden yakalayabilmek için ne yapabileceğini düşünmeye başladı. Nissan, Focus’un satışlarını yakalamak istiyor ancak başaramıyordu. Israrla Almera ile bir kez daha şansını denemek isteyen firma üçüncü nesilin hazırlıklarına başladı. 2002 yılı boyunca ürün planlama şefi Pierre Loing liderliğinde tasarımcılar ve mühendisler yoğun şekilde çalıştı. 2002 biterken, Aralık ayında Carlos Ghosn projeyi durdurdu.
Almera’nın bir neslini daha üretmekten vazgeçen Nissan bunun yerini alacak yepyeni bir otomobil için müşterilerin ne istediği anlamak amacı ile araştırma ve analizlere girişti. Sonuçlar, Focus, Golf ve Almera’nın da içinde bulunduğu C segmentinin MPV ve dört çekişli taşıtlara karşı kan kaybettiğini gösteriyordu.
Firma yeni otomobilin bir MPV kadar esnek olması gerekmeyen, dört çekişli taşıtların maceraperest ve yüksek binişin verdiği özgüvenli havasını taşıyan ama o kadar aşırı heybetli görünmeyen, bu özelliklerin arasında kalan bir model yaratmaya karar verdi. Bu tarz bir otomobil bugün çok sıradışı görünmese de 2000’lerin başları için bu radikal bir karardı.
Etienne Henry Qashqai için 2005’te şu ifadeleri kullanmıştı: “Qashqai teorideki müşterilerin duyusal ve fonksiyonel ihtiyaçlarının bileşiminden doğdu”. Bu noktada Qasqai müşterileri gerçekten sadece teoride kalıyordu.
Nissan’ın Avrupa başkan yardımcısı Paul Willcox “2007’de Qashqai’yi çıkartmak bir riskti” diyor ve şunları ekliyor: “Otomobil daha önce olmayan yeni bir segmenti tanımlıyordu ve tepkinin ne olacağını bilmiyorduk. İnanılmaz ilgi gördük ve bu ilgi hala devam ediyor. Çok sayıda basın ödülü kazandık, sektör bizi takip etti ve tüm rakiplerimiz piyasaya bir crossover çıkarttı. Tüketiciler Qashqai’yi sevdi, bunu satış rakamlarından rahatça söyleyebiliriz. Yılda 250 bin otomobil satıyoruz. Talebin düşmesine dair bir işaret de yok.”.
Rakamlar Paul Willcox’u doğruluyor. Modelin Şubat 2007’deki çıkışından bu yana Nissan 137 ülkede her iki nesilden 3.3 milyon adetten fazla Qashqai sattı. Bunların 2.3 milyonu Avrupa’da satın alındı. Kıtada geçen yıl 261 bin 429 otomobil satıldı. Pek çok kişi için Qashqai piyasada geniş aileler için MPV’ler ve station taşıtlardan başka seçenek olmadığı günlere kıyasla büyük bir gelişmeyi temsil ediyor.
Artık çocuk sahibi olmadan önce BMW 320d Coupe, çocuk sahibi olduktan sonra ise Qashqai kullanmak popüler.
Willcox “Qashqai 2007 yılında piyasaya çıktığında benzeri yoktu. Model bir numaralı crossover olarak kaldı çünkü baştaki hedeflerine bağlı kaldı ve ömrü boyunca otomobile yeni teknolojiler eklenmeye devam edildi” diyor.
Nissan’ın Sunderland fabrikası Qashqai’nin başarısında büyük rol oynadı. 2016 yılının sonuna kadar fabrika 2 milyon 655 bin 551 adet Qashqai üretti. Bunların 1 milyon 752 bin 232 adeti birinci nesildi ve aralarında yedi koltuklu Qashqai +2 modeli de vardı. Qashqai’nin üretiminin büyük kısmı, ayrıca kreatif tasarımı ve mühendisliği İngiltere’de yapıldı.
Birinci nesil için çalışan 200 kişinin %80’i İngiltere’dendi. Bu çalışanların işi zaten mevcut olan bir platformun kullanılması nedeniyle biraz hafiflemişti. İkinci nesil Qashqai’nin geliştirilmesine başlandığında ise Cranfield’de proje için çalışan 500 kişi vardı. Projeyle birlikte Nissan’ın Avrupa Ar-Ge merkezlerinde çalışan sayısı %50 arttı.
2015 yılı sonu itibariyle SUV’lerin satışı Avrupa’da rekor kırdı, ilk kez süpermini ve hatchback otomobilleri geride bıraktı. Pek çok model buna katkı sağladı ancak kuşkusuz bu büyümenin ateşini ilk yakan Qashqai oldu.
Bugünlerde bu öncü crossover biraz sıradan görünmeye başladı ancak bu da bir başka başarı göstergesi. En iyi fikirler norm haline gelecek kadar derin kök salarlar, Qashqai de kendi alanında standartları belirledi ve örnek oldu.
Kaynak: Autocar
Son Güncelleme : 13 Mart 2017